Mide ve bağırsak, sinir hücresi sayısı bakımından çok zengin organlar. Hatta araştırmalar göstermiştir ki insan bağırsağındaki sinir hücresi sayısı, neredeyse bir kedi beyni kadardır. Bağırsak, doğrudan beyindeki duygu merkezi olan limbik sisteme bağlıdır. Çoğu zaman otomatik -beyinden bağımsız- olarak kendi kendine işleyen sindirim sistemimiz, beyinden gelen “duygu mesajları” ile kısa devre yapar -aynen dışarıdan kayınvalide müdahalesiyle kafası karışan karı-koca sistemi gibi 🙂 -. Beyinden gelen bir duygusal mesajla kafası karışan bağırsak ne yapacağını bilemez ve ya ishal ya da kabız olur. Bu sebeple, duygu durum bozuklukları (depresyon, bipolar bozukluk vb.) ve kaygı bozukluklarında, beynimizde dönüp duran düşüncelerden en çabuk etkilenen organ da mide ve bağırsak olmaktadır.
Okula başlarken karnı ağrıyan çocuk, sunum yapacağı zaman ishal olan şirket yöneticisi veya yeni başlangıçlarda hep kabız olan birisi gibi… Tabii bunlar olumsuz örnekler. Duygusal mesaj dediğimizde olumluları da görmezden gelemeyiz. Örneğin aşık olan insanın midesinde kelebekler uçuşması da aslında bir sindirim sistemi kısa devre sorunudur, ama nedense o zaman midem bulanıyor diye ilaç almayız 🙂
Olumsuz durumlarda sindirim sistemi üzerinde kontrolünü kaybeden kişinin panik olması çok doğaldır ve genelde de dahiliye uzmanlarına başvururlar. Dahiliye uzmanı da tüm tahlilleri temiz çıkmış ve ilaç tedavisi de bittiği halde ishal/kabızlık sıkıntıları geçmemiş kişileri genelde psikoterapiye yönlendirir. Sindirim sistemine kısa devre yaptıran konu herkeste farklı olabilir ama tepki aynıdır. Psikoterapi elbisesinin ana kalıbı da aynı olacak ama elbise kişinin üstüne göre dikilecektir. Kişinin duygusal ve düşünsel farkındalığı, ilişki kurma biçimleri, zihinsel potansiyelini tam anlamıyla kullanması engelleyen düşünce kalıpları ve benlik ihtiyaçları üzerinde durulacaktır.
Videodaki araştırmacı her ne kadar, insanı diğer hayvanlardan ayıran en önemli özelliğin “yemek pişirmek” olduğunu söylese de, ben klinik psikoloji gözlüğümden insanları hayvanlardan ayıran en önemli özelliğin, insanın duygularını bastırması ve görmezden gelmeye çalışması olarak görüyorum. Sonuç olarak, duygusal ve düşünsel farkındalık olmayınca, insan duygularının gösterdiği yolları görmezden gelip bazı noktalarda takılıp kalabiliyor.